Söyleşimize devam
etmeden önce, bitkilerin dünyasına beraberce yaptığımız bu yolculuk umarım
sizin için de keyifli geçiyordur. Bitkisel terminolojilerin ve detayların
içinde kaybolmamanız adına kısa tuttuğum konuların detaylarına, aklınıza
takılan herhangi bir bitki hakkında daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak isterseniz
lütfen araştırmaktan çekinmeyin. Ayrıca sizleri her zaman bitkigunlugum.com’a da
beklerim. Bu yazı dizisiyle amacım sizi her bitki hakkında tek tek bilgi
vermekten ziyade bitkilerin dünyasını merak etmeye ve araştırmaya yönlendirmek
olabilir. Pencereden dışarı baktığınızda ya da işe giderken arabanızın camından
gördüğünüz ağacın hangi tür olduğunu (Bu gördüğüm bir oya ağacı mı yoksa bir begonvil
mi?), size hediye edilen bir bitkinin dünyanın neresinden geldiğini (Bu kaktüs
güney Amerikalı mı yoksa Afrikalı mı?) merak etmeye başladıysanız,
okuduklarınız sizi daha fazlasını öğrenmek konusunda isteklendiriyorsa ve
bitkiler hakkında yaptığınız keşifler sizi mutlu ediyorsa doğru yolda olduğumu
söyleyebilirim.
Çiçekleri açmış Deniz lahanası (Crambe maritima) deniz kıyısında güneşleniyor. |
Bitkilere ilgi
duymak için mutlaka botanik uzmanı olmanız da gerekmiyor. Örneğin; Amerika
Birleşik Devletleri’nin 3. başkanı Thomas Jefferson, bahçe bitkilerine ve
tarıma ilgi duyan amatör bir sebze sever olarak Garden Book (Bahçe Kitabı) adlı
eseri yazmış ve o dönemde yaygın yetiştirilmeyen birçok sebzenin bahçelerde
yetiştirilmesinde öncülük etmiştir. Turpgiller (Brassicaceae) familyasından bir
bitki olan deniz lahanası (Crambe maritima), tuz içeriği yüksek kıyı
kumullarında yetişebilen yani "halofit" bir
bitkidir ve dünya üzerindeki bitkilerin sadece yüzde 2 gibi küçük bir bölümü bu
özelliği taşımaktadır. Jefferson kitabında onun bir bahçe bitkisi olarak nasıl
yetiştirilebileceğine ilk kez değinmiştir.
Begonvil (Bougainvillea) |
Bir başka hikayede
ise karşımıza botanikle uzaktan yakından alakası olmayan oysa begonvilin
keşfedilmesini sağlamış emekçi bir kadın çıkıyor. Jeanne Baré, dünyayı bir
gemiyle fakat o zamanlarda gemide bir kadın bulundurmanın uğursuzluğuna
inanıldığından erkek kılığına girmek zorunda kalarak dolaşan ilk kadın olma
ünvanını taşıyor. Baré, Fransız amiral Louis Antoine de Bougainvillea’nın
gemisi Etoile’a, sevgilisi ve hizmetlisi olduğu Fransız botanikçi Commerçon ile
biniyor ve sürekli sağlık sorunları yaşayan ve tek başına yürüyemeyen bu adama
güney Amerika kıyılarından bitki koleksiyonları toplaması için yardım ediyordu.
Brezilya’da keşfedilen begonvile isim olarak keşfi yapan botanikçi Commerçon’un
değil de şöhretli amiral Bougainvillea’nın adının verilmesi de o zamanın
geleneklerindendi. Oysa belki de bunu en çok hak eden Baré idi... Kim bilir. 18.
yüzyıl ikinci yarısı ve 19. yüzyılın ilk yarısı bugün bilinen birçok egzotik
bitkinin keşfedildiği yıllardı. Öyle ki Kraliçe Victoria döneminde bitkilere
ilgi duymak moda halina gelmiş, egzotik bitkiler ilk defa seralara, bahçelere
ve evlere konuk olmaya başlamıştı. Muhtemelen o günün insanları bugüne nazaran
bitkiler hakkında çok daha fazla şey biliyorlardı çünkü daha önce hiç
görmedikleri bu bitkilere ilgi duyuyorlardı.
İlk kadın denizci Jeanne Baré, kucağında topladığı bitki örnekleriyle ve gemiye binebilmek için giymeye mecbur kaldığı erkek kıyafetleriyle resmedilmiş. |
Bitkilerle ilgili
yeni bir şeyler öğrenirken, aslında kendinizle ilgili yeni şeyler de keşfedersiniz.
Bitkiler gibi siz de nereden geldiğinizi, bulunduğunuz yere varana kadar
başınızdan geçen maceraları ve hatta gidip görmek veya yaşamak istediğiniz yeni
yerleri hayal edersiniz. Bitkiler gibi siz de günün hangi saatlerinde ya da yılın hangi mevsiminde
kendinizi daha aktif hissettiğiniz, hangi ortamlarda yaşamaktan mutlu
olduğunuz, sıcağı mı yoksa soğuğu mu sevdiğiniz, yaşama kattığınız renkleriniz
vb. sizi farklı kılan pek çok özelliğiniz aklınıza gelir. Bitkilerin dünyasının
barındırdığı bu inanılmaz çeşitlilik içersinde kendinizin de ne kadar özel
olduğunuzu fark edersiniz. Kendinizi bir bitkiye benzetseydiniz siz hangi tür
bir bitki olurdunuz hiç düşündünüz mü? Deniz kıyısında yaprakları denizin tuzlu
rüzgarlarıyla nemlenen bir halofit mi? Kökleri bir ağacın dallarına sarılmış,
toprakla doğrudan bağı olmayan bir epifit mi? Yoksa yüksek dağların
eteklerindeki yosun ve liken kaplı kayalıklara tutunmuş bir epilit mi?...
O hiç sevilmeyen, hiçbir yerde istenmeyen, yerleştiği her yerden koparılıp atılan ayrıkotu (Elymus repens) |
Sevdiğiniz bitkileri düşünün, size hangileri daha çok sizi anlatıyor? Aklınıza
ilk gelen bitki değildir kuşkusuz ama benim aklıma ilk gelen bitki o hiç
sevilmeyen, hiçbir yerde istenmeyen, yerleştiği her yerden koparılıp
atılan ayrıkotu (Elymus repens) oldu. Her
tür toprakta ve her koşulda yaşama tutunmayı sürdüren bu bitkinin bize vermek
istediği şöyle bir mesajı vardır: “Her ne olursa olsun, yaşamdan vazgeçme”...
Belki de izlemişsinizdir, başrolünde usta oyuncular Tarık Akan ve Şerif
Sezer’in olduğu “Deli Deli Olma” filminin ayrıkotu ile ilgili acıklı bir
şarkısı vardır. Akan’ın canlandırdığı karakter, yani Rus harbi sürgünü olarak
Kars’ta bir köye yerleşmiş olan Mişka dede şarkısında kendini ayrıkotuyla
özdeşleştirir : “...Bense bir ayrıkotuyum, her çıktığı yerden sökülen. Sarmaşık
olmak isteyip de basit bir ot bilinen. Bir ayrıkotuyum, kökü olmayan,
sevilmeyen. Sarmaşık olmaya özenen, öylece bir ot işte”... Şarkıda söylenilenin
aksine ayrıkotu toprağın üzerindeki gövdesini koparsanız bile derine inen
kökleri sayesinde kısa sürede yeniden yeşerir.
Çok zehirli bir bitki olan Baldıran (Conium maculatum) ve onunla sıklıkla karıştırılaran yaban havuzu (Pastanica sativa) ve maydonoz (Petroselinum crispum) |
İnsan insana benzer
diye bir deyiş vardır ya bitkiler de bitkilere benzer. Bazen bitkiler bitkilere
benzemekle kalmaz çeşitli canlılara da benzeyecek şekilde de evrimleşmiştirler.
Öncelikle başka bitkilere benzeyen bitkilerden tehlikeli bir örneğe bir göz
atalım beraber; baldıran (Conium maculatum) doğada karşımıza en sık çıkan
zehirli bitkilerden biridir. Filozofların atası Sokrates’in içmek zorunda
bırakıldığı zehir de baldıran zehiriydi. Ortaçağdan günümüze dek baldıran
zehirlenmelerinin en önemli nedeni bitkinin yapraklarının maydanoz
(Petroselinum crispum)a çok benzemesi ya da kökünün yaban havucu (Pastinaca
sativa) zannedilerek tüketilmesidir. Bu bitkileri birbirinden ayırt edebilmek
nispeten kolaydır (iyi ki de öyledir) ama öyle bitkiler de vardır ki bitki
morfolojisi konusunda uzman olmayı gerektirir. Bazı bitki aileleri oldukça
geniştir ve yakın akrabalar birbirine öylesine benzer ki birini diğerinden
ayırt edebilmek için söz konusu bitki ailesi üzerinde uzman olmanız şarttır. Örneğin
ballıbabagiller (Lamiaceae) bu tür kalabalık bitki ailelerine örnek
gösterilebilir...
Çiçekleriyle dişi arı taklidi yapan orkide sahlebi (Ophyrs apifera) çiçeği. |
Gelelim başka
canlılara benzeyen bitkilere. Örneğin; orkide salebi (Ophyrs apifera), çiçeklerinin
tozlaşmasını sağlayabilmek için erkek arıları tıpkı bir dişi arı gibi kokması
sayesinde cezbediyor. Aslında sadece dişi arının kokusunu değil şeklini,
rengini ve dokusunu da taklit ediyor. Öyle ki bu orkide türünün çiçekli olduğu
aylarda erkek arılar kendi türlerinden dişilerle çiftleşmek yerine bu bitkinin
çiçekleriyle çiftleşmeye çalışıyorlar. Peki orkide salebi bunu yapmayı nasıl
öğrendi? Bu tam bir gizem... Orkide ailesi (Orchidaceae) bu konuda gerçekten
oldukça başarılı bir aile. Biraz görsel araştırması yaparsanız birbirinden
ilginç biçimlere sahip orkide türleriyle karşılaşabilirsiniz... İnsanı andıran
bitkiler de var mıdır derseniz buna en güzel örnek olarak insan gözünü andıran
meyveler veren ve enerji içeceklerinin imalatında kullanılan guarana (Paullinia
cupana) bitkisi verilebilir. Ya da Orta Amerika’nın tropik yağmur ormanlarında
keşfedilen fahişe dudağı (Psychotria elata) bitkisi adeta ismini hak eden
kırmızı dolgun dudaklara benzeyen çiçeklere sahiptir. Ya da patlıcangiller
(Solanaceae) familyasının tarih boyunca büyücülükte de kullanılan üyesi adam
otunun (Mandragora officinarum) kökleri insan bedenini andırır.
Fahişe dudağı (Psychotria elata) bitkisi adeta kırmızı ruj sürmüş bir çift dudağa benziyor. |
Bahsi geçen
bitkiler gibi daha yüzlerce bitki bulunuyor. Bitkilerin bu şekilde
evrimleşmelerinin en önemli nedeni daha önce de değindiğimiz gibi türlerini
devam ettirmek ve çiçeklerinin tozlaşmasını ya da tohumlarının doğaya
yayılmasını sağlayacak canlıları kendilerine çekmek... Siz de bir sonraki doğa
gezinizde birbirine şekil, koku ya da renk olarak benzeyen bitkileri keşfetmeye
çalışabilirsiniz. Birbirine benzeyen yaprak örnekleri toplayarak bunları
tanımlamaya çalışabilirsiniz. Size bu konuda yardımcı olacak birileriyle
tanışmak için bitki meraklılarının buluştuğu sosyal medya gruplarını ve
forumları ziyaret edebilir ya da görsel arama motorlarını kullanabilirsiniz.
Süs amaçlı olarak renklendirilmiş Himalaya sediri (Cedrus deodora) kozalakları açılmış gül goncalarını andırıyor. |
Doğadan
topladığınız yaprak, çiçek veya tohum örneklerinden odanızı süsleyecek yaratıcı
süsler de yapabilirsiniz. Bitkiler, sizin için yapabilecekleri pek çok şeyin
haricinde içinizdeki yaratıcılığı keşfetmenizi de sağlayabilir böylelikle...
Mesela ben topladığım kozalaklardan hazırladığım süsleri sevdiklerime hediye
etmeyi seviyorum. Benzerliklerden söz açılmışken Himalaya sediri (Cedrus
deodora)nın kuruduğunda açmış gülleri andıran kozalakları da pek güzeldir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder